Yunus Emre


Bu bölümün tamamı ve daha fazlası Tabii’de!

Yunus Emre 1.Bölüm

Yunus Emre 1.Bölüm. AŞKIN YOLCULUĞU YUNUS EMRE Anadolu Selçuklu Devleti içerisinde Moğol etkisi kendini devlet yönetimden dini fetvalara kadar her yerde göstermektedir. Moğolların arzuladığı gibi devleti idare ve sevk eden Anadolu Selçuklu Başveziri Muinuddin Pervane, makamlara yaptığı atamalara liyakati hiçe sayan bir tutum sergilemektedir. İdarenin ehil ellerde olmaması da toplum içerisinde ki birliği ve dirliği bozmaktadır. YUNUS EMRE BOZUK DÜZENİN TEK REÇETESİ Anadolu Selçuklularını yok oluşa götüren bu sürecin çözümü için üretilen reçeteler ise ayrı bir çatışmanın merkezidir. Dönemin kanaat önderleri olan ilim sahibi âlimler ve şeyhler ile sivil toplum kuruluşları mahiyetinde ki medreseler, tarikatlar, tekkeler, ahi ocağı gibi kurumlar hazırladıkları reçeteleri kabul ettirme aşamasında çetin tartışmalar geçmektedir. 13. Yüzyılda hal böyle iken hikâyemizin kahramanı olan Yunus, ilminden güç alarak vazifesini layıkıyla yapmak gayesiyle Sivrihisar’a doğru yola çıkar. Yolda Tapduk Emre olduğunu bilmediği bir ihtiyarla tanışıp onunla yoldaşlık eder… Yolculukları boyunca İhtiyara aldığı eğitimden, kadı olduğundan dem vurur. Genç Yunus’un kadılığını ve aldığı medrese eğitimin, ilmini ne kadar önemsediği bellidir konuşmalarından... Yoldaşlıkları Sivrihisar’a geldiklerinde son bulur.Kadı Yunus toplumda ki bu kargaşa ortamında devlet içerisinde çok önemli bir makamda görevini icra etmektedir. Yunus; Sivrihisar kazasına Kadı’lık yapmakta; Moğol baskısıyla bozulan liyakat düzenini tekrar inşa etmek için uğraşmaktadır. Çünkü Kadı Yunus’a göre kurtuluş ancak liyakat düzeninin sağlanması ile olacaktır. Yunus; Kazanın en yüksek mercisinde oturan yöneticisidir. Sivrihisar’da vazifeye başlar başlamaz, bir idamlık davasında, zanlının idamı yönünde fetva veren Yunus’un bu fetvası, müridi olan yakınlarınca Şeyh Tapduk Emre’ye gösterilir. Tapduk Emre fetvanın yanlış, hükmün de geçersiz olduğunu beyan eder. Hükmünün Tapduk Emre adında bir şeyh tarafından yanlışlığının iddia edilmesi Yunus’u çok kızdırır. İddiasını ispata davet etmek için Tapduk Emre’nin dergâhına vardığında onun yoldaşlık ettiği ihtiyar olduğunu görür ve şaşırıp kalır… SÖZÜ ZAMANA HÜKMEDEN KAHRAMAN YUNUS EMRE Tapduk Emre’nin iddiasını kaynaklarla ispat etmesinin ardından Yunus büyük bir ruhi sarsıntının içinde bulacaktır kendisini. En iyi medreselerde eğitim görmüştür, ama yarı âmâ ve ümmi bu şeyh onun bütün ilmini ve makamını alaşağı etmiştir… Yaşadığı sorgulama, Yunus’u yeni sorulara sevk edecektir. Bilgi nedir? İlim sahibi olmak nedir? Kendisinin bunca senelik medrese eğitimiyle bilmediğini, ümmi bir şeyh nereden bilmektedir? Bunları bildiği halde ümmi ise ümmilik nedir? Bu yargılama sonucu Tapduk Emre’ye gidip ona beyat verir. Müridi olmak ister. Tapduk Emre, Yunus’un beyatını kabul etmeyip ona adalet tavsiye ederek gönderir… Yunus artık tamamen içine dönmüştür. Sürekli kötü rüyalar gören Yunus’un yaşadığı buhran günbegün ruhunu sarar... Yunus bir kez daha Tapduk Emre’nin huzuruna gider. Yunus’un ısrarı karşısında Tapduk Emre, bu yola çıkmak için maddi manevi bütün biriktirdiklerini dağıtması gerektiğini söyler. Yunus, Tapduk’a kul olmak için cübbesini çıkarır, kadılıktan istifa eder. Tapduk makamıyla birlikte ilmini de terk etmesini söyler. Bunun için de Yunus’a ‘ben bilmem’ zikri verir, derviş hırkasını giydirir… Diğerlerinden farksız, herkes gibi sıradan bir derviş olarak, hakikat yoluna çıkmaya talip olan Yunus yaşadığı bu dönüşüm sonucunda hakikati arama yoluna çıkar. Aşkın Yolculuğu Yunus Emre, bu yolculuğun sonuna geldiğinde, artık sözü zamana hükmeden bir kahramana dönüşecektir. HAMDIM, PİŞTİM, YANDIM Yunus Emre, hamlıklarından kurtularak pişmek için Tapduk Emre kazanına girmiştir. Makamını ve mevkisini terk edip, Tapduk’a intisap ederek tekke hayatına başlayan Yunus, kemâlat yolculuğunun bu pişme safhasında; celali yönü de olan Şeyhi Tapduk Emre tarafından çok sert, hırpalayıcı bir imtihanlar zincirinden geçirilecektir. Bu imtihanlar, tarikat dünyasını oluşturan düsturlar, eğitim yöntemleri, ritüeller ve sembollerle bezenmiş hikâyelerden oluşacaktır. Fiziki olarak sıradan işlerle meşgul olan Yunus diğer yandan tekke içerisindeki benlik mücadelelerine şahit olacak, bu mücadelelerde taraf olmadığı halde; Tapduk Emre’nin halifesi olan ve Tapduk Emre’nin kızı Bacım Sultan ile evlenip, posta oturmak isteyen Molla Kasım’ın hasmane duygu ve tavırlarına muhatap olacaktır. Bu süre boyunca Şeyh’i Tapduk Emre tarafından bir karakter tahliline tabi tutulmakta tabir caizse Tapduk tarafından Yunus’un “nefis röntgeni” çekilmektedir. Aşkın Yolculuğu Yunus Emre bambaşka bir anlatımın mimarı olacaktır. Tekkede geçirdiği zamanın ardından o kendine güvenen; medreseli, makam sahibi genç Kadı Yunus gitmiş, Derviş Yunus gelmiştir. Ama hakikat yolunda giriştiği mücadele ve tutulduğu imtihanlar henüz bitmemiştir. Bir yandan Şeyhinin kendisi için uygun gördüğü usullerle Aşkın Yolculuğuna devam eden Yunus; öte yandan kendisini rakip gören Molla Kasım tarafından düşman addedilmektedir. Yunus, Molla Kasım’ın bu nefsani taarruzlarına nasıl karşılık verecek, onun itham ve iftiralarıyla nasıl mücadele edecektir? Bitmeyecek bir yol hikâyesidir aslında Aşkın Yolculuğu Yunus Emre... Yolculuğunun piştim deminde Yunus’un bir sonraki safha olan yandım demine kendisini hazır edecek nefis mücadelesini en çetin haliyle yaşayacak, birbirinden sert imtihanlara tabi tutulan Yunus’un nefsinin en güçlü yanları törpülenecektir! Aşkın Yolculuğu Yunus Emre nefis mücadelesinin aşamalarını gözler önüne serecek ve bu süreç; hakikat yoluna çıkan bir dervişin Şeyhi tarafından, kendine özgü usulleri ihtiva eden eğitimlerinden müteşekkil, heyecanlı, meraklı ve seyredeni içine alan bir hikâye anlatacaktır. Yıllar önce genç bir kadı iken makamı mevkii terk eyleyip intisap ettiği Tapduk Emre ocağında, hamken pişen Derviş Yunus, artık hakikat yolculuğundaki son safhadadır. İhtiyarlamaya yüz tutmuş Yunus’un artık saçına, sakalına aklar düşmeye başlamıştır. Aşkın Yolculuğu Yunus Emre artık bir hak ereni olmuş yıllarca dergâha hizmet ettikten sonra, Molla Kasım tarafından çıkarılan bir dedikodu üzerine tekkeden gönderilip, tekrar geri gelince Tapduk Emre tarafından ‘Söyle Yunus’ iltifatına mazhar olmasıyla başlayacaktır. Yolcusunun bitmediği bir kapıdır Aşkın Yolculuğu Yunus Emre. HAK ERENİ Yıllar boyunca Şeyh’i tarafından terbiye edilip, kemalat yolunu tamamlayan Aşık Yunus, şeyhinin bu iltifatı ile içindeki hakikati “şiir” formunda söylemeye başlayacaktır. Aşkın Yolculuğu Yunus Emre hakikatinin şiir olarak lütfedilmesinin zahiri sebebi ise Hazret-i Yunus’un yaşadığı dönemde, en geçerli, irşat vasıtasının “kelam”, yani “söz’ olmasıdır. Kurtuluş arayan insanlara dönemi içinde en hızlı ulaşan, her kişinin maddi bir bedel ödemeden ulaşabildiği, yaratılanı ayırmadan her gönle şifa olan, bir insanlık, kurtuluş reçetesidir onun şiiri. O Artık, benliğini aradan çıkarmış, sadece haktan geleni insanlara nakleden, kendini vasıta eden bir Hak Ereni olmuştur. Artık bir postta iki şeyh olamayacağını söyleyen Tapduk Emre tarafından Hak sözünü diyar diyar söylemesi için tekkeden gönderilir.. Yunus artık; günün birinde genç bir kadı iken çare düşündüğü kurtuluşun ne olduğunu bilmekte ve diyarlara onu söylemektedir. Anadolu’nun sosyal. İdari ve kültürel olarak en karışık günlerinde, diyar diyar gezer ve kurtuluşun tek reçetesi olarak bildiği gönüller yapma yolunda yürür. Artık onun şiirleri zamanın üzerinde her dilde ve her gönülde yer edecektir. - Bitmeyecek bir yol hikâyesidir aslında Aşkın Yolculuğu Yunus Emre... - Sözü zamana hükmeden bir kahramanın hikayesi… - Hamdım, piştim, yandım… - Halk kahramanının içsel yolculuğu… - Hak ereni Yunus Emre…